25 Aralık 2017 Pazartesi

Ek Gıdaya Geçiş ve Çocuklarda Obezite Arasındaki Bağlantı



Dünyada her yıl binlerce çocuk açlıktan ölüyorken, diğer yanda binlerce çocuk obezite ile savaşıyor maalesef.
Peki Türkiye'de durum nedir diye bakarsak , biz de yavaş yavaş çocukluk obezitesi ile tanışmaya başladık hatta bu günlerde bu oldukça fazlalaştı.Bu durumun ek gıdaya geçişle de ilgisi var , fakat en büyük faktör tabi ki çok miktarda katkı gıdalı ürünler, mısır şurubu, rafine şeker gibi zararlı gıdaların fazla tüketilmesi , tüketilmeye teşvik edilmesi ve çocukların bunlarla erken yaşta tanıştırılması.
Dünyadaki tüm ülkelerin katıldığı, 2001 yılındaki 54. Dünya Sağlık Örgütü Toplantısında ;
                Anne sütü ile beslenen bebeklerde tamamlayıcı besinlere 4-6 aylar arası yerine, 6. ayda başlanması kararı alındı.Ek gıdaya geçişte ise , bu gıdalar anne sütü yerine değil anne sütünün yanında verilmeli kararı alınmıştır.
Peki neden ek gıdaya erken geçmeyelim?
Çünkü henüz bebeğimiz ek gıdayla tanışmak için fizyolojik açıdan hazır değil, öncelikle bebekte yutma refleksinin gelişmesi 6. aydan itibaren gelişiyor, vücudundaki organların besinleri sindirmesi de(böbrek, karaciğer, bağırsaklar v.b) ancak yine 6. aydan itibaren ek gıdayı sindirmeye hazır hale geliyor.Ayrıca  6. aydan önce başlanan ek gıdada ,
·         bebekte alerji riski artar,
·         Zatürre gibi rahatsızlıkların olma olasılığı artar,
Bu sebeplerden dolayı erken ek gıdaya geçiş sürecinde aslında bebeğimize zarar vermiş oluyoruz, ve bu verdiğimiz zararı zaman içersinde bebek büyüdükçe çeşitli hastalıklara sebep olduğunda görebiliyoruz.

 Bebekler
Tamamlayıcı Beslenmeye Geçmeye Hazır
Olunca bazı fiziksel gelişmeleri de tamamlamalarını bekliyoruz;
-Destekle ya da desteksiz oturmaya başlamış
                -Basını rahatça tutan
                -El, ağız ve göz koordinasyonu gelişmiş
                -Katı besinleri yutabilen
Elbette bunun yanı sıra , 6. aydan itibaren anne sütündeki çinko ve demirin azalması sebebi ile ,
                -Anne sütü ile beslenen altı aylık bir bebekte;
                Başta çinko ve demir olmak üzere bazı mineral gereksinimlerinin karşılanması için tamamlayıcı besine geçilmesi gerekmektedir.
Ek gıdaya geçişte önemli olan nokta , bebeğimizi optimal düzeyde beslemek olmalıdır;
yani eğer az miktarda beslersek bebeğimiz beslenme bozukluğuna bağlı olarak gelişim geriliği gösterecek , veya ayına uygun olmayan şekilde çok fazla miktarda beslenirse ör. fazla protein verme böbreklerine yük oluşturacağı için , ilerleyen yaşlarda hipertansiyon , obezite , şeker hastalığı gibi rahatsızlıkların görülme olasılığı artmaktadır.

Ek
Ek Gıda İle ilgili Doğru Bilinen Yanlışlar;
Ø  Yanlış: Gece sık uyanan bebeklere ek besin
verilmelidir.
Doğru: Bebekler ayrılma endişesi nedeni ile
6.ay civarında sık uyanırlar. Bu durumda
bebeğin kilo alımı, uykuya geçişteki uygulamalar
değerlendirilmelidir.
Annenin dinlenmesi, bebeğin doğru teknik ve sık aralarla emzirilmesi
ile süt yapımının artırılabileceği göz önünde
tutulmalı ve erken tamamlayıcı besinlere
geçilerek bebeğin hastalık riski artırılmamalıdır.
Ø  Yanlış:Ayda 1-1.5 kg alırken, ayda 500-600 gram almaya başlayan bir bebekte ek besine başlanmalıdır.
Doğru: Anne sütü ile beslenen bebeklerde 4-6 ay civarında kilo alımında duraklama gözlenebilmektedir.Tartı alımı sürekli aynı hızda
olmayabilir. Ayda en az 500 gram civarında alıyor olmak yeterli
Ø  Yanlış: Emdikten sonra hemen uykuya geçmeyen bebeklerde süt  yetmiyor endişesi ile ek besine başlanmaktadır.
Doğru: Bebek 4 ay civarında emdikten sonra hemen uykuya geçmeyebilir. Bu aylarda etrafa olan ilgisi artmıştır. Bu durum doğaldır.
Ø  Yanlış: Bazı bebekler tek başına anne sütü ile beslenirken ayda 1-1.5 kg alabilmektedir. Böyle hızlı kilo alan bebeklerde şişmanlığı önlemek amacı ile su başlanmakta, ek besinlere erken geçilmektedir.
Doğru: Anne sütü ile beslenirken gözlenen bu hızlı kilo alma daha sonra tartı artışında belirgin bir yavaşlama biçiminde seyretmektedir. Böyle bebeklere erken ek besine başlanmamalıdır,
Ø  Yanlış: Annenin yetersiz beslendiği düşünülen bebeğe altıncı aydan önce tamamlayıcı besine başlaması
Doğru: Anne dengeli beslenmiyorsa vitamin ve mineral desteği yapılmalı. İlk altı ayda 1200 ünite D vitamini vermek (artık rutin),  ama tamamlayıcı beslenmeye erken geçmemek
Ø  Yanlış: Sağlıklı beslenme adına bebeklere kırmızı et az veriliyor
ya da tamamlayıcı besinlere yağ eklenmiyor.
Doğru: Hayvansal besinleri erişkinler az, çocuklar fazla tüketmeli (genel olarak aşırı protein tüketiminden de kaçınarak). Bebekler için en sağlıklı yağ zeytinyağıdır.

ü  Bilimsel araştırma sonuçlarına göre obezitenin etiyolojisinde;
                -Erken tamamlayıcı besine geçmek
                -Hazır bebek mamaları ile beslenmek önemli bir faktör.
                Anne sütü ile beslenmek elbette obeziteden  koruyucu bir etken olarak ortaya çıkmaktadır.

Bir sonraki yazıda ek gıdaya geçerken nelere dikkat edelim , geçiş sürecinde ilk olarak bebeğimize neler verelim  onlardan bahsedeceğim,
Sevgiyle kalın:)













6 Aralık 2017 Çarşamba

Benim Hikayem 4





Bu yazıyı okuyorsanız gerçekten merak ediyor ve beni seviyorsunuz demek ki🙈
Bu gün 2. Seans kemoterapi biteli 10 gün oldu, 1. Nasıl geçti derseniz yerden yere vurdu desem az olmaz , 2. Seansta ilacı verirken de aniden bir alerji gelişti ve bayağı kötü bir deneyimdi ama 5 dk içinde hızla müdahale ederek geçirdiler , çok sık rastlanılan bir durummuş ama benim başıma ilk defa geldiği için oldukça korktum tabi, neyse ki sevgili Avil bana çok iyi geldi.
Bu ikinci seansa kadar elbette saçlarım oldukça döküldü, sevgili hemşirem 15. Günden sonra dökülmeye başlar dedi ve tam dediği zamanda koca koca tutamlar şeklinde saçlarım dökülmeye başladı, bu arada kafa derim çok acımaya ve ağrı yapmaya da başlayınca doğru kuaföre gidip saçları kısacık kestirdim, ve kestirir kestirmez büyük bir rahatlık geldi ağrı ve acılar geçti.
Bu süreci kızıma saç bakımı yaptırıyorum ve o yüzden bazen bu şekilde saçları kestirerek bakım yapılıyor diye açıklama yaptık, çünkü ilaç tedavi falan gibi açıklamalar kafasını karıştırabilirdi

Saçımı ilk kazıttığımda Deniz bana bakıp biraz ağlamaklı oldu sonra da anne keloğlana benzemişsin dedi  ve buna karşılıklı kahkahalarla güldük:)))

Tabi bu arada peruk da aldık hem de 2 tane , eğer benim durumumda olanlar varsa kesinlikle imitasyonları tercih edin derim çünkü gerçek saç peruklar çok güzel durmuyor ve sık bakım istiyor ayrıca da gereksiz pahallı, o yüzden benim tercihim imiyasyon olanlar oldu.

Bir diğer sorun ağız içindeki yaralar oldu, özellikle kemoterapiden sonra 10 gün içinde ortaya çıkıyor, iyi beslenmek çok önemli, sofrada her besinden olmalı, kurubaklagil ve protein(kırmızı et, balık vb) mutlaka öğünlerde bulunmalı. Eğer mide bulantısı çok olursa doktorunuzun yazdığı ilaçlar çok iyi geliyor.Benim çok fazla olmadı ama olduğunda da ilaçlarla geçirebildim.

Diş bakımı ve ağız bakımı için önerimse çok yumuşak fırçalı bir diş fırçası( benim kullandığım İsviçre markası Harika bir ürün mükemmel diş fırçası.ve tavsiye ediyorum, çünkü yaraları arttıran sert kıllı fırçalar oluyor, elbette fırçaladıktan sonra mutlaka her seferinde  yeni yaptığınız karbonatlı su ile ağzınızı çalkalamak olmalı, ben yarım su bardağına 1 çay kaşığı koyarak yapıyorum.

Bir diğer önemli sorun ise özellikle ilk bir hafta kan değerlerinin düşmesi sebebiyle yoğun bir yorgunluk, halsizlik hissedilmesi ve kemik ağrıları olabiliyor, ben bunları ilk seansta yoğun yaşadığım için , doktoruma ilettim ve bana bu seans sonrası için içinde vitaminlerin olduğu serum yazdı, sonrasında 3 gün bu serumu taktırdım ve oldukça faydasını gördüm .

Bir diğer bana önerilen ürünlerden bir tanesi Enaunt denilen , bir çeşit siyah üzümün mantardan korunmak için kendi bünyesinde ürettiği bir maddenin , özellikle kemoterapi döneminde hastayı zinde tuttuğu ve kötü hücreleri de vücuttan uzaklaştırdığı iddİası var.Bu dönemde bitkisel olan her şeyi denemek , tabi doktorunuza sorduktan sonra bence yapılmalı çünkü ben alternatif  tıbba inanan biriyim ve kesinlikle faydalı olduğunu düşünüyorum.Ama kesinlikle çok iyi araştırıp doğru kaynaktan bu ürünlere ulaşmak çok önemli.

Ve iki bitkisel destek daha kullanıyorum, bunlardan bir tanesi probiyotik olan , kemoterapinin barsaktaki yan etkilerini tamamen yok etti diyebilirim
Diğer ürün ise zerdeçal ekstresi, ayrıntılı bilgi zerdeçal-faydalari nda mevcut.






        Günler zor geçiyor bu süreçte, çok ağrı çektiğim zamanlarda bazen artık yeter tedaviye devam etmeyeceğim diyorum, daha iyi olduğum günlerde az kaldı dayan diyorum.
 Sevgili psikolog Serap Duygulu bu  durum için şöyle diyor , bu yaşananlar kutsal acılar, 
ne kadar da doğru,
yine de kutsal bile olsa kimsenin acı yaşamaması dileğiyle...                                                        

1 Kasım 2017 Çarşamba

Benim Hikayem 3



  Yine hastane yolu  gözüktü bana,
 çünkü onkotype(http://www.oncotypeiq.com/en-US) denen testin sonuçları geldi Amerika'dan,
sonuç orta düzey çıktı yani biraz kemoterapi görmem gerekiyor .
Peki nedir bu test derseniz , 
benim gibi erken teşhis meme ca(http://www.turkkanserdernegi.org/ )vakalarına kemo yapılsın mı yapılmasın mı testi kısaca, 
bu test dünyada sadece Amerika ve Yunanistan'da yapılıyor, o yüzden oldukça pahallı ama yapılması mutlaka gerekliliği kousunda önce doktorumuzun önerdiği ve bizim de inandığımız bir testti.
İyi ki de yaptırmışız çünkü bu test sayesinde standart olması gereken kemo dan (kemoterapi ismini ben kısalttım)daha az miktarda kemo ilacı almış olacağım🙏
Tedavi yarın başlıyor, heyecanlı mıyım ?Evet , hatta biraz gerginim:(İnsan böyle bir deneyimi kabullense de bu yaşta neden ben diye düşünmeden de edemiyor).
Bu ilaç yapılınca neler yaşayacağım, yan etkileri olacak mı ?Ağır mı geçecek kolay mı? Bir sürü bir sürü soru var kafamda .
Ve şunu öğrendim ki siz yaşamadıkça başkasının ne hissettiğini, acısının ne boyutta olduğunu anlayamıyorsunuz.
Geçirdiğim ameliyattan sonra öyle bir ağrı çektim ki daha önce çektiğim hiç bir ağrıya benzemiyordu, o yüzden herkes yaşadığını biliyor 
ve biri hakkında yorum yapmadan o kişinin ayakkabısıyla bir ay yürümelisin ki onu anlayasın diyor atasözü,o kişinin yaşadıklarını anlayabilmen için,,

Onkololoji doktoruyla görüşürken tabi ki ilk sorduğum saçlarım dökülür mü oldu, bunun benim için çok önemi yok ama canım kızım saçlarımı taramayı çok sevdiği için, ona nasıl açıklayabiliriz kısmını düşündüm tabi önce 
ve dökülme olma ihtimali yüksek olduğu için kuaföre Denizle gittim ve bakım için saçlarımı kestirmem gerekiyor deyip oldukça kısa kestirdim saçlarımı.
Döküldüğü zaman da bakım için kestirmem gerekti ama en yakın zamanda çıkacak diye bir  açıklama yapmayı düşünüyorum😉
Zor süreç kolay değil yaşayanlar benim için,
ama yine de çok şanslıyım,
erken teşhis edilmesi, doğruluğuna inandığım tedavileri yaptırmış ve ve yaptırıyor olmam, çok çok iyi doktorlara tedavi olmam, ailemin ,sevdiklerimin hep destek olması yanımda olması ..şükür💜
Ve bana bu aralar iyi gelen bir kaç cümle ;

"Bu sadece bir deneyim iyi olacaksın.Bu deneyimi aşacak ve iyi olacaksın.Deneyime teslim olma, ona sahip ol.İçindeki Potansiyele sığın.İyi olacaksın.Bu sadece bir deneyim.Senin yüklediğin kadar anlamı olacak hayatında, istersen basit bir deneyim.Anlam yükleme .İçinde büyütme.Potansiyelinin peşine düş, iyi olacaksın.." Aeden

Sevgiyle Kalın:)

22 Ekim 2017 Pazar

Gebelik Sürecinde Anne ve Bebeğin Sağlığı İçin Nelere Dikkat Edilmeli









Gebelik süreci annenin sağlığına özellikle dikkat etmesi gereken bir süreç, çünkü bu süreçte hem annenin hem bebeğin sağlığını etkileyen faktörler oldukça fazla,
özellikle bu dönemde  dikkat etmemiz gerekenleri sizler için özetledim,
keyifli okumalar:)

1.Çevresel Tehlikeler;

Eğer çalıştığınız ya da yaşadığınız ortamda radyasyon, kimyasal maddeler , enfeksiyon hastalıkları gibi tehlikeli durumlar mevcutsa , mümkün olduğunca bunlardan uzak durmak uygun olacaktır. Temizlik maddelerinin de içinde kimyasallar olduğu unutulmamalı, mümkün olduğunca onlar da kullanılmamalıdır .Günümüzde yoğun trafik ve yol açtığı çevre kirliliği de hamileliği etkileyen faktörlerden maalesef,ne kadar mümkünse o kadar uzak durulmalı ,

2.Egzersiz ve Sağlıklı Beslenme
Araştırmalar gösteriyor ki özellikle yüzme ve yürüme gibi düzenli yapılan egzersizler kan dolaşımın artmasına ve dolayısıyla bebeğin beyin gelişimine destek olmakta, bunun yanında dengeli beslenip aşırı kilo almamak da çok önemli.Ayrıca gebelikte yaşanabilen bacak krampları, varisler ve sırt ağrıları için de egzersiz , bu şikayetlerin azalmasını sağlıyor.
Özellikle yüzme egzersizi uzmanlar tarafından en çok önerileni, çünkü yüzme sırasında kol , bacak ve karın bölgesindeki tüm kaslar çalışıyor,ayrıca yaralanma olasılığı yani düşme, bir yere çarpma gibi kazalara pek rastlanmayan bir spor olması da önemli.Bir diğer güzel tarafı , özellikle son aylarda artık ağırlığı artan annenin suda kendini daha hafif hissetmesi ve rahatlaması , bu da annenin hem fiziksel hem de ruhsal anlamda daha iyi hissetmesini sağlıyor. 

Gebelik egzersizlerine başlama zamanı, süresi ve dikkat edilecek noktalar;
·         Gebelikte egzersizlere 4-5. ayda başlanmalıdır.
o   Düşük riski iyice azaldıktan sonra.
o   Egzersizlere başlamadan önce ve hangi egzersizlerin yapılacağı hakkında kesinlikle uzmana danışılmalıdır. 
·         Egzersizler tıbbi bir riski olmayan tüm sağlıklı gebelere önerilir.
o   Vücudu esnetir.
o   Kan dolaşımını hızlandırır.
o   Doğumun daha kolay yapılmasını sağlar.
o   Kilo alımının daha kontrollü olmasını sağlar.
o   Anne adayının herhangi bir risk durumu söz konusu değilse ve doktor olurunu verirse, anne önceden alışık olduğu pek çok sporu veya işe bağlı çalışma koşullarını devam ettirebilir (koşma, yüzme ve hatta ağırlık kaldırma gibi)
·         Egzersizler her gün yapılmalı, ilk zamanlar her hareket 2-3 defa ve 5-10 dakikalık süreyle, sonraları günde 15-20 dakikaya kadar yapılmalıdır.
·         Egzersiz yaparken odanın iyi havalanması, rahat elbiseler giyilmesi ve mesanenin(idrar kesesi) boş olması gereklidir.
·         Her hareket arasında tam gevşeme sağlanmalıdır. Hareketler aşırı yorgunluk hissi yaratmamalıdır.
·         Herhangi bir ağrı anında egzersiz hemen bırakılmalıdır.
Egzersiz sırasında ;
·         Aşırı sıvı kaybetmemeye yani çok terlememeye özen gösterilmeli, sonrasında bol su içilmelidir,
·         Çok sıcak ve nemli havalarda veya ateşiniz var ise egzersiz yapmamaya özen gösterilmelidir,
·         Açık havada yapılan egzersiz sırasında açık renk ve pamuklu giysiler seçlmeli,
·         Ve tabii hamilelik esnasında alınması gereken ekstra kalorinin alındığından emin olumalı
Gebelikte duruş ve hareketler konusunda bilinmesi gereken önemli kurallar:
·         Dik Durma: Gebelik süresince dik oturmak / yürümek ve sırta fazla yük bindirmemek sırt ağrılarının önlenmesi açısından çok önemlidir.
·         Eşya Tasıma: Yerden bir şey kaldırırken dizleri büküp sırt dik tutmaya çalışılmalıdır.
o   Yüksek bir yerden eşya indirmeye çalışılmamalıdır. Belin korunması açısından ağır kaldırılmamalıdır.
·         Günlük İşleri Yaparken: Yere yakın çalışmaya özen gösterilmelidir.
o   Ayakta beli bükerek öne eğilmek yerine dizlerin üzerine oturarak ev işleri yapılmalıdır.
·         Yatarken: Gebeliğin sonlarına doğru bir bacağı küçük yastıklarla destekleyerek yatılmalıdır.
o   Başın altına çok fazla yastık konulmamalıdır.
o   Son aylarda sırtüstü düz yatılmamalı, bu şekilde yatış bebeğe giden kanı, dolayısıyla oksijeni azaltır.
o   Bunun yerine sol yan pozisyon tercih edilmelidir.
 
  
Gebelik Döneminde Beslenme
Gebelikte fazla kilo almamak için kesinlikle zayıflama diyeti yapılmamalıdır,Bir gebenin ortalama günlük kalori ihtiyacı normalde alınan kalorinin sadece 300 kkal kadar fazlasıdır , yani normal kiloda hamile kalmış bir gebe ,günde yaklaşık 1900-2500 kkal kadar alsa yeterli olacaktır.Gebelikte beslenmenizde, şeker ilaveli hazır gıdalardan ve katı yağ kullanımından kaçınmanız kilo kontrolünüzü sağlamanıza yardımcı olacaktır
Neler yapılabilir?
·         Öğün atlamadan sık sık ve azar azar beslenmelidir.
·         Et ve et ürünleri, kuru baklagiller: Protein, demir, B vitamini ve çinko yönünden zengindir.
o   Her gün 2 öğün
·         Süt ve süt ürünleri: Kemik ve dişlerin yapısını oluşturan kalsiyumun en iyi kayna- ğı, süt, yoğurt, peynir, kefir gibi gıdalardır.
o   Her gün 2 öğün
·         Ekmek ve tahıllar: Temel enerji kaynağıdır.
o   Her öğünde az miktarda tüketilmelidir.
o   Tam buğday ekmeği, tahıllı ekmek ya da köy ekmeği tercih edilmelidir.
·         Sebze ve meyveler: A ve C vitamini gereksinimi bu gruptan karşılanır.
o   Günde 3-4 öğün yenmesi gerekir.
o   Bu grup gıdalar bağırsak faaliyetleri açısından da bol tüketilmelidir.
o   Gebelik döneminde sindirim ve boşaltım sistemi daha yavaş çalışmaya başlar, bu sebeple bu sistemlerin kolay çalışmasını sağlayan sebze ve meyvelerin düzenli tüketilmesi çok önemlidir.
·         Kuru meyveler ve kuru yemişler: Enerji kaynağıdır.
o   Demir ve kalsiyum açısından zengin olup bağırsak faaliyetleri için de gereklidir.
o   Bebeğin anne karnında sağlıklı bir şekilde kilo almasına da katkıda bulunurlar.
·         Su: Günde 2,5 - 3 lt (10 -15 bardak) su içilmelidir.
o   Hem annenin hem de bebeğin metabolizmasının çalışması için gebelik döneminde annenin günlük olarak yeterli su tüketimi çok önemlidir.
o   Anne karnında bebeğin içinde bulunduğu amniyon sıvısının da sürekli olarak yenilenip temiz kalması açısından gebelik döneminde günlük olarak annenin yeterli su tüketmesi çok önem taşımaktadır.
Gebelikte özellikle:
·         Çay ve kahve gibi içecekler kansızlık ve çarpıntı yapacağından az tüketilmelidir.

Önemli Not:Bazı uzmanlar gebelikte kahve tüketiminin sadece 2 fincan kadar olmasında bir sakınca görmezken, bazı uzmanlar ise gebelikte kesinlikle kahve içilmesini önermiyor çünkü kahvede bulunan kafeinin en az nikotin ve alkol kadar zararlı olduğunu ve bunun bebeğin kalp atışlarını hızlandırabileceği için içilmemesi gerektiğini belirtiyorlar.Ayrıca kafein vücuttaki demiri de emdiğinden , annenin demir rezervlerini azaltacaktır.
Bu konuda özellikle gebeliğinizi takip eden kadın hastalıkları ve doğum uzmanınıza danışmanız ve onun rehberliğinde hareket etmeniz önemli.

·         Demir yönünden zengin (et, balık tavuk, yumurta, kuru fasulye, nohut, mercimek, karaciğer, dalak, üzüm, ceviz, pekmez, kayısı) gıdalarla daha çok beslenilmelidir.
·         Tek besin ağırlıklı (sadece kara lahana gibi) beslenmemelidir.
·         Anne ve bebeğinin sağlığı için yaşam boyu iyotlu tuz kullanılmalıdır.
·         Oruç tutulması sakıncalıdır.
Çünkü anne uzun süre aç ve susuz kalırsa şeker ve tansiyon değerlerinde ani düşüş ve yükselmeler olur. Bu da hem annenin hem de bebeğin sağlığını olumsuz etkiler.
o   Ayrıca annenin uzun süre aç ve susuz kalması bebeğin yetersiz besin almasına ve annede var olan besin depolarını kullanmasına sebep olur. Bu durum annenin sağlığını olumsuz yönde etkiler.

İlaç Kullanımı
Gerekli olmadıkça ilaç kullanılmamalı, parasetamol grubu ilaçların bile tam etkisi bilinmemektedir, eğer bir hastalığınız olursa öncelikle uzman doktorunuza başvurmalı ve ona gore ilaç kullanmalısınız

Alkol Kullanımı
Bebeğin beyin gelişimine zarar verebilecek olan Fetal Alkol Sendromu yapabileceğinden alkol alınmamalı veya doktor önerisine göre sınırlandırılmalıdır

Sigara Kullanımı
Bebeğin büyüyen beynine giden kan akışını ciddi olçüde sınırladığından hiç kullanılmaması önerilmektedir, ayrıca nikotin annenin ve dolayısı ile bebeğin kalp atışlarını hızlandıracağından  anneye ve bebeğe zarar verebilir.


Kan Basıncının Dengede Tutulması
Kan basıncının yüksek olması plesentadan bebeğe yeterli kan akışının olmasını engelleyecektir, gebelik boyunca doktor kontrolü ile kan basıncı dengede tutulmaya  çalışılmalıdır


Balık  Yağı Takviyesi
İçerdiği yağ asitleri sebebi ile beyin gelişimde önemli rol oynadığından doktorunuzun tavsiye ettiği balık yağı takviyesini kullanabilirsiniz.
Bunların yanında güneşe çıkıp D vitamini almanın ve elbette stressiz bir ortamda gebeliğinizi geçirmeye çalışmanın da bebeğinizin sağlıklı gelişmesine mutlaka desteği olacaktır.Eğer stresli bir işte çalışıyorsanız erken izin almanız uygun olabilir.
Sevgiyle Kalın:)



18 Ekim 2017 Çarşamba

Benim Hikayem 2

   


Evet hikayemin bu bölümünde anlatacaklarımda ,
bu ameliyatı geçirecek olan veya meme kanseri  tanısı konmuş,
ya da genetik testte riski çok yüksek çıkmış ve benim olduğum ameliyatı olmaya karar vermiş  kadınlara biraz da olsa neler yaşayabilecekleri konusunda bilgi vermek, içlerini rahatlatmak niyetim..

Meme kanseri tanısı her 8-10 kadından birine konan bir tanı , fakat hala etrafımda görüyorum ki kadınlar ultrason yaptırmaktan, kontrole gitmekten imtina ediyor ve kontrolünü geciktiriyor 
ya da hiç yaptırmıyor , bu hastalık her kadının başına gelebilir, 
ama siz dikkatli olup kontrolünüzü yaptırdığınız zaman gelse bile aynı benim yaşadığım gibi tedaviniz çok kısa ve hayat kurtarıcı olur.

Bir anne olarak unutmamamız gereken, bu hayat sadece bize ait değil artık, çocuklarımızın sağlıklı anne babalara ihtiyaçları var ve en büyük sorumluluğumuz öncelikle  kendi sağlığımızı korumak.
o yüzden lütfen ama lütfen kontrollerinizi geciktirmeden zamanında yaptırın diyorum.

Benim ameliyatımın ardından yaklaşık 3 hafta geçti ve gerçekten çok zor geçti, çünkü yapılan ameliyat şu şekildeydi; sol memede olan kitlenin sağ memeye geçme ihtimali yüksek olduğu için her iki meme dokum alınarak yerlerine slikon madde koyuldu(Deri koruyucu mastektomi). 

Bu elbette diğer meme büyütme operasyonlarından farklıydı çünkü hiç meme dokusu kalmadığı için kas altına yerleştirilen protezlere destek amaçlı file şeklinde maddeler koyuldu.Ayrıca sadece derinin bu protezleri tutması, ciltte dolaşım yetersizliği oluşturma riskini arttırdığı için de sonrasında bazı sıkıntılar yaşanabilirdi.
İşte bu operasyon sonunda çok fazla kas ağrısı yaşadım ki hala hafiflese de yaşıyorum, ve cilt yüzeyinde bir besleneme problemi yaşadım,

ama bunların hepsi önemli düzeyde azaldı ve bir aya kadar hiç bir sıkıntı kalmayacak  ve seneye bu günlerde bunların hiç birini hatırlamayacağım ,iyi ki zamanında kontrolümü yaptırıp bu kitleyi erken teşhisle bulmuş , en iyi tedaviyi yaptırmışım diyeceğim.

Önemli olan  bence hayatta yaşadığımız her deneyimi içselleştirmeden kabul etmek, , deneyimi asla reddetmemek,onu yaşamak, gerekli olanı yapmak ve iyileşmek, sonunda iyileşeceğini ve bunun da geçeceğini düşünmek..

 Peki;

Meme Kanserinde Erken Tanı Neden Önemli?

Erken tanı , hastalığın henüz sadece memede sınırlı olduğu dönemde teşhis edilmesidir.
Erken evre meme kanseri, tedavisi mümkün bir hastalıktır.
Erken tanı hastalıktan ölümleri azalttığı gibi, çoğu zaman memenin korunmasını da sağlar, ayrıca koltuk altı lenf bezlerinin tümünün de alınmasından kaçınılmış olur,
böylelikle ameliyatların getireceği yan etkiler oldukça azalmış olur.

Muayenede Elime Kitle Gelmediği Halde Meme Kanseri Olabilir Miyim?

Evet .(Ki aynen benim de elime kitle gelmiyordu ve rutin muayenemde ortaya çıktı)
Meme kanserinde erken tanıda asıl hedef hastalığın klinik bulgu vermediği dönemde,henüz kitle oluşturmamışken ve hiçbir şikayete yol açmamışken  teşhis edilmesidir.Bu da ancak kanser tarama programları ile olur.

Hangi Sıklıkla Meme Muayenesi Olmalıyım?

Kadınlar hiç bir şikayetleri olmasa da düzenli olarak meme muayenesi olmalıdır,
ortalama risk grubundaki kadınlar 25-40 yaş arasında 1-3 yılda bir klinik muayene olmalı ve meme kanseri konusunda  farkındalıklarını arttırmalıdırlar,
40 yaşından itibaren  yılda 1 kez klinik meme muayenesi ve mamografi yapılmalıdır.

Meme Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Meme kanseri hiç bir şikayete yol açmayacağı gibi,
  • memede kitle,
  • ağrı,
  • şekil bozukluğu,
  • şişlik,
  • sertlik,
  • cilt çekintisi,
  • meme başının içeri çekilmesi,
  • kızarıklık,
  • kabuklanma, pullanma,
  • portakal kabuğu görüntüsü,
  • meme  başında kanlı akıntı,
  • bir memenin anormal büyümesi veya koltuk altında kitle olabilir.


Kaynak :VKV Amerikan Hastanesi   Meme Kanseri Broşürü


 Sevgiyle kalın:)



Yaşlanan Nüfusla Artan Alzheimer

Bu güne kadar genelde gebeler , anneler ve bebekler üzerine yazdım, fakat biraz da yaşlılık ve bu süreçlerle ilgili yazmak gerektiğini düş...